Knock Knock

Bir kapı var. Kapıdan içeri girsen yeni bir evrene ait olmak için.. Ama yalnız değil. Yanında birini götürebilirsin. Seçeceğin kişi seni seçecek mi? İşte orası belli değil. Zaten tüm sorun da burada. “Teklifi ona sunsam. Peki ya kabul etmezse?” Sürekli sorsan bunu kendi kendine. En sonunda da kafayı yesen.

Soruya odaklarsın kendini ama bir türlü sormaya cesaret edemezsin. Sormayı beceremezsin. Farklı olmak istersin hep, biliyorum. Sen zaten farklısın. Farkını ortaya koyarsın. Ama sadece o kapıdan içeri girmek için yanına birini götüreceksin. Basit. Farklı olmaya gerek yok. Düşündüğün şey; onun farklı olduğu. O farklı. Evet! İşte bu! Soruyu soramamanın temel nedeni bu.

Günler böyle geçip gitmiş bile. Sen hala soruyu soramamış bir şekilde kapıdan içeri girmeye hazırlanırken, o çoktan gitmiş. Kapı kaybolmuş. Bilmediğin birisi onu çoktan alıp gitmiş. Sen ise arkasındaki ışığa bakarak kapının tekrar ortaya çıkacağı günü beklemişsin ama... Çıkmamış...

P.S.: Moldova dinlemeyeli uzun zaman olmuş...

Bugün Ne Kadar da Çirkinim

Bugün hava mükemmel! Evet soğuk ve yağmurlu. Ancak ben seviyorum. Kasım ayını seviyorum, bir de Ocak ayını. Bir de Mart. Hatta Mayıs, Temmuz ve Eylül. Birer atlayarak severim ben hep. Bir yerde okumuştum ya da duymuştum -şimdi tam hatırlamıyorum-, insanlar doğduğu ayda kendisini daha iyi hissedermiş. Daha pozitif olurlarmış. Bu benim için geçerli mi bilemiyorum. Çünkü, her Ocak ayı geldiğinde bunu unutmuş oluyorum. Sonra Şubat geliyor ve hay aksi diyorum. Acaba geçen ay nasıldım diyorum.

Şu hayatta iki türlü hissederim hep. Bazen boş bir çuval, bazense ağzına kadar dolu bir çuval... Mesela bugün boş bir çuval gibi hissediyorum. Bugün ne kadar da çirkinim. Çirkinlik, dış görünüş anlamında değil ama. Ruhum çirkin bugün. Bazı zamanlar kendimi çok beğenirim. Ne giyersem yakışır bana böyle günlerde. Bazen iğrenirim kendimden. Bugün sevmedim kendimi. Havayı sevdim bugün...

Zaman Unutsa

Gözlerimi kapasam. Bir an için gitsem geçmişe. Ama o an hiç bitmese. Yaraları sarsa. Yalanları görmese. Yaşasam geçmişi doyasıya. Her anımı yeniden canlandırsam, hiç durmadan. Hep orda kalsam. Yitirilmiş hayatları tekrar görsem...

Çocuk olsam. Koşsam yollarda amaçsızca. Hiç derdim olmasa. Amacım sadece oyun olsa. Hayatım oyun olsa. Çocuk kalsam...

Seni tekrar görsem.. Gözyaşlarında kaybolsam. Sonra ağlamasan hiç. Hep gülsen. Hiç gitmesen. Ya da gidenleri geri getirebilsem...

Sadece

Sonunda sarardı yapraklar. Yere döküldüler birer birer. En sevdiğin manzara ortaya çıktı tekrar. Her ne kadar hava buz kesse de, bu güzelliği görmek için değer.

Geceleri daha bir göz boyar bu sarılar, rüzgarla birlikte havalara uçuşurken... Uyku tutmayan bedenini de peşinden sürükler, götürür uzak diyarlara. Kaparsın gözlerini, çekersin bir nefes bahçendeki temiz toprak kokusundan içine lale kokusunu da karıştırarak.. Sonra bırakırsın kendini. Yapraklar götürür seni en çok istediğin zamana.

İsyan edecek kimse aramadan haykırırsın doyasıya. Hem istediğin zamandasın hem de özgürsün. Hiç geri dönmeyi istemezsin. Her anını gerçek gibi tekrar yaşarsın korkmadan. Hakikatın farkına vardığında, için için ağlayarak uykuya dalmak yerine, mutlu bir biçimde kaparsın gözlerini en güzel rüyalara...

Gadjo Dilo'dan

Bu, Urza hakkında bir kış hikayesidir;
Öfkelenip kardeşini öldüren...
Öfkesi geçtiğinde, hayatını mahvettiğini anladı.
Göz açıp kapayana kadar...
Kaçtı...
Gökyüzünden ve ışıktan saklanarak.
Her gittiği yerde bir yankı duydu:
"Bu kış ne yaptın?"
Güzel bakire Zambilla'yla karşılaştı.
Kız, ona aşık oldu.
Babası aşklarına karşı çıktı ve kızın üstüne kilit vurdu.
Umutsuzluk içinde, suçlu kendisini yakalattı.
O zaman Zambilla, yemek yemez oldu.
Kızını hayata döndürmek için, babası hayatını feda edip çingeneyi hapisten çıkardı.
Özgür ama fakirdiler...
Kader onları korusun.

Bi' Baktık...

İlk vizelerin bitimi yakındır. Huzura ermem aşikardır. Her ne kadar aşırı bir şekilde ders çalışmasam da, insan sıkılıyor dersten.

Zaman hızlı mı geçiyor, yoksa bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama uzun zaman oldu yazmayalı. Farkındayım, evet! Beni takip edenlerden özür diliyorum buradan. (tabi takip eden varsa. ben öyle biliyim de mutlu olayım.) Kusura bakmayın. Ancak ben iyiyim merak etmeyin. Sadece blogla pek ilgilenemedim. Yazacak çok şey vardı oysa. Paylaşamadım bunları burada. Paylaşacağım en kısa zamanda.