japon konsolosu libreville'den bildiriyor

Çorum'da ilginç bi olay yaşanmış armudunu dilliiiim! Lise öğrencisi bir gacı telefon rehberinde kayıtlı tüm numaralara çağrı atmış ve bunun üzerinden 2 saat geçmesine rağmen kimse geri dönmemiş. Bu hanım kızımız da ''kimse beni sevmiyor'' diyerek intihar etmiş. Tüm çabalara rağmen kurtarılamayan bu şahane merhumenin cep telefonunu inceleyen polisler, kızın numarasının gizli olduğunu tespit etmiş. Boşuna ''bu başlıkta liseli olmadığımızı kanıtlıyoruz beyler'' demiyo yani incici gardaşlarımız. İNCİ SİKER!

Dekolte Var!

Uçuşan büyük sinekler var ya hani diyerek giriş yapacaktım ama sineğin zaten uçabilen bir şey olduğunu düşündüm. Sivrisineklerin büyüğünden aslında bahsetmek istediklerim. "Korkma korkma bir şey yapmaz onlar." demeyin ama. Korkuyorum çünkü. Çok yılışık oluyorlar bir de. Yılbaşında nereye gitsek acaba bu yıl diye düşünürken kendimi kettle'a su koyarken buldum. Daha finallerin bitmesine sayılı günler varken su koyuvermem acınacak bir durum aslında. Bu yüzden sağa sola mail attım. JEO bilmem kaç ile ilgili, MAD bilmem kaç ile ilgili diye. Şimdi bunu okuyan denemecan'ın yüzünde bir gülümseme oluşmuştur. "Çakaaaaal!" demiştir ama ne yapalım. Bazen oluyor bu tarz şeyler.

Eğer bunu okuyorsanız, blog sayfasının üzerindeki değişikliği de farketmişsinizdir çoktan. Zaten şu an kayan yazılarda da belirtiliyor o şey. O'shea. Adı üzerinde kayan yazı. O kayıp gidecek ama bu kalacak. japon konsolosu'nun tasarımıdır. Üzerinde çok çalıştı. Renklendirdi blogu. Bundan sonra diğer yazar arkadaşlarımızdan da bu tarz çalışmalar bekleriz. Ya da okurlarımızdan. Siz söyleyin ben size boş arka plan atarım. Rahat olun.

Şenlik falan oldu bizi okulda. Onlar geldi geçti hiç yazmadık bak. Şenlik programını yazmıştık. Sonrası gelmedi. 2009 gibi olmadı ama. Yani 2009 yılının ilk günü gibi olmadı. Yılbaşından bahsetmediğimi hepiniz az çok anlamışsınızdır. Kişi başı 70lik vodka içtiğimiz günlerden bahsediyorum. Bu sene kişi başı 35'lik olarak değişti bu. Halbuki kişi başı bir 35 daha olsaydı onlardan neler neler yapardık. Toplayıp çarpardık, sıfırları atardık 40 bulurduk. Ne güzel eğlenirdik.

Eurovision birincisi Lena Meyer'i gösterdiği üstün başarıdan dolayı tebrik ederim. Bana biraz Sarah Silverman'ı anımsattı aslında. Misal bu da Lena. Kaşıyla olsun, üst dudağının olmamasıyla olsun mu olmasın dert sana uğramasın. Üst dudağının olmaması dediğimde başka kimin üst dudağının olmadığını anlamış olması gerekir bizi tanıyan herkes bilir senle ben eskiden beri hiç derdimiz olmadan büyümüştük yanyana. Şimdi büyüdük ve kirlendi dünya.


Dur ya bari fotoğrafları sağa sola serpiştireyim de okunurluk artsın.


P.S.: Bir de şu insana şukusunu verin!

Richie Rich

Seni can-ı gönülden tebrik ederim.
Can balıkta bir yemek ısmarlayacağımı temin ederim.
C1 verebileceğimi düşünür gibi yaparaktan,
Bir kahve yapayım ben en iyisi işler çoğaldı.

P.S.: Herkes senin gibi yetenekli değil ki kankaaaaaaaa

Afacan Dennis

ne zaman bıyıklı bir kız görsem tahrik olurum
tek kelimeden oluşan postlara aşırı gıcık olurum
denemecan'ın postları diğer sayfaya geçsin diye
böylesine muazzam bir şiiri hemen bloga korum!

Mac TRT'de Izlenir

Evet hanimefendiler, beyefendiler; bir cuma aksaminda daha karsinizdayim. Bar on the Hill'den canli yayinda olacagim bu gece. Beni izlemeye devam edin.

2/S2(-i)ti/B/e/y/LER

Selamlar.

Mevlam Ayrilik Vermesin

Boyle bir baslik atabilmem benim iyi bit ateist olmadigimi gosterir herhalde. Neyse konumuz o degil. Ayrica ben iyi bir ateistim tamam miiaaaaaaaaaaa!?

Gecenlerde sevdiklerinizden, sizin onlari sevdiginiz gibi sizi sevmelerini beklememelisiniz mealine gelen bir seyler okudum. Hak verdim yazarina. Kismen dogru. Kismen yanlis. Hayat da oyle zaten. Boslugun kutlesinin olmasi, bulanik mantik falan cok garip. Arastirmacilarin cansiz diye tanimladigimiz maddeleri kullanarak canli yaratmayi basarmalari falan garip yani. Garip olmasina garip de hepsinin anlasilabilir bir temeli var be dostlar. Otursan ben bu ilime vakif olacagim desen 3, 5, 10 sene neyse harcar olursun. Askin, sevginin oyle mi? Kendini ben aska vakif bir insanim diye tanimlayan bir insan gordunuz mu daha once? Zira, bosa koyuyorsun dolmuyor, doluya koyuyorsun... Nasildi devami? Doluya koyunca ne olmasi lazimdi ki? Tasmasi mi lazimdi? Vallaha unutmusum. Aha vallaha dedim mesela o da bir konusma kusuru kendimde buldugum. Ufff yazilacak cok sey birikmis ha.

Cok sevdim ben. Yani cok kisiyi az sevmedim. Az kisiyi cok sevdim. Soyle de ifade edebilirim bunu, sevgim kesin bir cokluk olarak ifade edilebilse bunu cok sayida insana bolmektense az sayida insana paylastirdim. Ikibin lira butceyle on ogrenciye burs vermek yerine bes ogrenciye verdim. Kapis? Lakin gunumuz itibariyle aslinda ask payi olarak "cok" diye tabir ettigim seyi cok sayida kisiye de verebilecegimin farkina vardim. Bu da beni, askin, sevginin aslinda kesin bir cokluk olarak ifade edilemeyecegi gercegine goturdu. Ya da o gercek mi acaba bana cumlenin girisindeki cikarimi yaptirdi? Tume mi vardim? Tumden mi geldim?

Yillar sonra utopik askinizin kusurlarini gormeye basladiginizda, "ben bunu mu sevmisim?" donemine geliyorsunuz. Cok kotu. Cooooooook kotu. Kendinize ayna karsisinda hakaret edin daha az incinirsiniz. Gestalt Abi'me de selam edelim ayna falan demisken hazir.

Sikecem ya. Olmuyor! Vazgecemiyorum!

BSOMSM

“Because, that’s the thing about love, really. No one will love you how you want to be loved, they’ll love you in the only ways they know how. Life throws everyone down drastically different paths so how can we expect everyone to love in the same way? The person you’ll spend your lifetime with will love you in their way and you’ll love in yours, and maybe you’ll meet in the middle and it’ll last. None of us know what we’re doing, you see, we’re just fumbling for matches in the dark. If you’re lucky, you might eventually just strike the right one.”


Edit: Başık ne demek diye yazının içine etmek istemiyorum ya! shflakjhfa.. pü Allah kahretmesin, yine duygusal yazının içine ettim! Ondan sonra neymiş..... Neyse ne lan!

Iste O Yazi

kjb nickli yazarimizin yazip da sildigi yaziyi sizinle paylasiyoruz dostlarim. iste o yazinin utanmaz sikilmaz keywordleri; ofis, dedikodu, gossip girl, onumuze gelene bin tekme, cesme basi, hayvan, simit, zaman, kol kola, gorsel, vörkşap

Twitter Bug


Twitter'ınızda böyle bir şey görürseniz korkmayın lan. Çünkü şöyle de bir şey var;



O yüzden paniğe gerek yok gençler.

Bug'ın ne olduğunu da söylememe gerek yok herhalde!!

Zaten japon konsolosu, "bu olayı ilk öğrenen kişi" ve "durumu bana bildiren kişi" sıfatlarıyla da olaya el koymuş. Sıfatını yediğim ya. Bu olayı çözdüğü anda da twitter'dan iş teklifi gelir diye düşünüyorum ben. Ancak kendisi bu teklifi kabul etmez. Koskoca japon konsolosu lan bu! Bu siteyi bırakıp twitter ekibine mi katılacak! Kafayı mı yediniz lan siz! Şarapları da alsak fena olmaz haaaa.. Nakit lazım nakit! sahdfksljadfh.

Hacettepe Üniversitesi - ODTÜ Şenlik Programı

Ya denemecan söyledi az önce. Bir arkadaşımız Candan Erçetin diye arama yaparak sayfamıza gelmiş. Canım canım canım dedik ona. Üzüldük biraz artık her kimse o. Neyse ben de şenlik programlarını yazmaya karar verdim. Önce de Hacettepe ile başlıyorum. ODTÜ'yü neden yazıyorum peki? Onu ben de bilemedim. Zaten ilk şenlik programı haliyle daha iyiydi ODTÜ. Şimdi biraz daha kötü olmuş. Bülent Ortaçgil&Teoman'a gidilebilirdi oysa ki. Neyse yazmayayım o zaman ben 24. ODTÜ Bahar Şenlikleri'ni. sdhfaoıusdfh az çakal değiliz haaa..

c/p yaptığımı sanıyodum da, onun üzerinde başka bir şey kopyalamışım. Japon konsolosu'na fotoğraflardaki köfteyi bulduruyordum ama buraya kopyalanmaz şimdi o. Çünkü mal gibi okumadığı blogu okumaya başladı gerizekalı. Defol git ya. Ne okuyosun. Ondan sonra neymiş... OFFffffFFFFfound.

12 Mayıs - Candan Erçetin - Karmate
13 Mayıs - Pamela - Direc-t
14 Mayıs - MFÖ
15 Mayıs - Serdar Ortaç

Böyle işte şenlik programı da. Belki Karmate'yi bilmiyorsunuzdur. Ha ben çok mu biliyorum sanki? Ben de bilmiyorum ama işte Karadeniz Müziği yapıyorlarmış. Ondan sonra da Candan Erçetin çıkıp Yüksek Yüksek Tepelere söylemesin ama.

Benim düşüncem de şudur; Candan Erçetin'de şarap içlir çimlere uzanıp. Gelmek isteyen varsa gelsin. Aslında birini davet etmeyi düşünüyorum da konuya nasıl girsem diye düşünüyorum. Ondan sonra çişine karışıyo, içtiği biraya karışıyo adamın. hflkadjsfhas.

Neyse ya şenlik programımı da anlatıp sizleri sıkmayayım.

Ona buna bulunacak bahane yok! yoğoğoğoooooook yoğoğoooooooook.... sevdiiim sevilmedim, seveni sevemedim. canımdan böyle bezdim amaaann. dshfapısudhfas. tövbe estağfurullah ya. şişşşşş!!! bak yine admin nicki ifşa ediliyo ya!

Berber Cilesi

Ne cekiyorsam su hizmet sektorunden cekiyorum arkadas.

Simdi ben zaten kendi anadilimde dahi berbere istedigim sac tirasinin nasil olmasi gerektigini anlatamayan bir insanim. Korleme gerceklesiyor butun olay. Biraz kesiyor, "nasil, olmus mu?" diyor, ben, "yok abi ustleri az daha kisalt favorileri de iyice gozluk hizasina cekersin sana zahmet." diye cevap veriyorum. O islemlerden sonra "makina mi, ustura mi?" diye sorgusuna devam ediyor. "Makina" diyorum. Oyle sakat bir sekilde oluyoruz. Tirasin sonunda istedigim uzunlukta bir saca sahip olmussam ben bile sasiriyorum.

Gelelim olaya. Artik saclarimin da hayvan gibi uzayip kontrolden cikmasiyla berbere gitmeye karar verdim. "Lan su saclar hic uzamasa olur muyuz sanki!" diye kendimi etrafta bulabildigim bir berbere attim cumartesi aksamuzeri. Burada oyle ayrica erkek berberi yok. Guzellik salonu gibi bir yer kim gelirse, ne isterse yapiyorlar. Garip. Yani sadece erkege hizmet eden elbet vardir ama benim yasadigim civarda yoktu. Neyse cumartesi zaten oldukca feminen gozuken o salona girerken cekingenlik vardi uzerimde. Urkekce kasaya yaklastim ve "erkek saci da kesiyor musunuz?" diye sordum. Kasanin arkasindaki teksas aksanli genc kiz "ohoo sac ne kelime, nasil istersen." dedi. "Iyi" dedim. "O zaman benim su saclari bir alin.". Kiz "su anda hic bos zaman yok en yakin pazartesi aksam saat 16.30'a randevu verebilirim." dedi. Kabul ettim ben de zaten korkmusum.

Burada bir ara paragraf anlatayim. Bugun profesorun isleri yogun oldugundan toplantiyi ogleden sonraya biraktik. Benim de saat 4 gibi cikmam gerekiyor ki ancak yetiseyim. Yarim saatlik yol yuruyerek. Saat 15.50 oldu profesor hala cagirmayinca ben gideyim artik odasina dedim. Utana sikila, "Hocam musait misiniz? Konusacaktik ama..." diye yarim bir cumle kurdum. "Biraz isim var. 15 dakikaya kada uygun olucam sana uyar mi?" dedi nezaketen. Yoksa boyle demesi 15 dakika sonra toplanti odasinda ol demek. Ben de artik batti balik yan gider hesabi durumu anlattim. Hocam dedim sac tirasi randevu, uc gundur bekliyorum dedim. Gulduk biraz tabii halime. Sonra "git, git" yarin konusuruz dedi. Tesekkur ederek ciktim odasindan.

Saat 16.24'te berberdeydim. Iceri girip randevumun oldugunu soyledim. Hic bekletmeden hemen koltuga aldilar ve o bitirici soru geldi. "Nasil olsun?" Yer yarilsaydi da icine girseydim dedigim anlardan biridir. "Lan ne bileyim nasil olsun normal kes iste." diye dusunurken ikinci soru geldi. "Makas mi makina mi?" Simdi makinanin burada clippers diye soylendigini bilmiyordum. Makasi biliyorum tamam o scissors onla bir sorunum yok. Duyunca tabii "scissors or clippers?" diye, dedim "lan herhalde makinayi kastediyor bu clippers ile oh tarif etmeye gerek yok vur 3 e derim olur biter diye dusundum." Biraz da cekinerek "clippers" dedim. Ne oldugundan da tam emin degilim zira. Orada isin kilici gosterse bunla kesecez sacini iste bu clippers diye, eyvallah derim. Hemen ardindan "kac numara" olsun dedi. Bunu tabii anlayabiliyoruz icinde comb, number falan geciyor oh dedim tamam tanidik bir sey. Dedim "en buyuk kac numara var?". "Sekiz" diye yanitladi. Bir an sasirdim bizim ulkede hep en buyuk 3 var abicim diye kandirildigimi dusundum. Sonra 8'in en buyuk oldugunu goz onunde bulundurarak 3 demeye gozum yemedi acikcasi. Iyice de kel cikmayak diye dusundum. 5 dedim gene urkek, gene sakin. "E ama 5'le alirsak simdikinden bir farki olmicak." diye hande yener sesiyle bana hoykurdu. Dedim peki 3 olsun. Basladi 3 numarayla almaya. Oh dedim tamam cogu gitti azi kaldi daha soru sormaz herhalde. Arada diyo nasil oldu uzunlugu falan diye. Lan diyorum icimden ne uzunlugu artik vur gitsin 3 e daha beni burada sikintiya sokma. Neyse efendim bitti makinayla almasi. Eline makas aldi hanimefendi. Basladi ustleri almaya. Arada bir seyler diyo. Anlamiyorum bazisini. Herhalde berberlik terimi. Hayir kendimden de suphe ettim. Sen git "accelerated flows past a rigid sphere or a spherical bubble. Steady straining flow" hakkinda saatlerce hic eziklik hissetmeden tartis. Berber sana nasil olsun suralar mealine gelen bir soru sorsun ona cevap vereme. Buradan bir ders cikaricam yazinin sonunda. Unutturmayin. Neyse en sonunda artik elle tarif ede ede, cuzdandan fotograf cikartip ya sunun gibi olsa aslinda super olur diye diye bitirdik tirasi da hem ben hem kadincagiz rahatladi.

Velhasili kelam su universitelerde bize hazirlik okutuyolar eyvallah. Restorana gidince "a table for two, please" dicez bunu ogretiyolar da berbere gidince ne dicez bunu niye ogretmiyolar arkadasim? O kitaplarin yazarlarinin saclari hic mi uzamiyo? Nasil bir saclari var? Neyse iste anafikir de bu. Great expectations'i da okut, okutma demiyorum ama berberde ne dicez, berber bize neler diyebilir bunu da ogret. Bu bilgiyi yasamadan ogrenemez cunku cocuk ama Charles'i her zaman okur. Hay Anne Frank kadar basiniza tas dussun. Anne Frank'i okudum da simdi berberle kanka mi olduk sanki? Yok. Gene bir cekingenlik bir sorularin yarisini anlayamama. Sogudum ulan berberden! Su yasimda bana travma yasattiniz lan!

Komşu Komşu HUU!

-Oğlun geldi mi?
-Geldi Geldi.
-Ne getirdi?
-İncik boncuk.
-Kime kime?
-Sana bana.
-Başka kime?
-Karakediye.
-Karakedi nerede?
-Ağaca çıktı.
-Ağaç nerede?
-Balta kesti.
-Balta nerede?
-Suya düştü.
-Su nerede?
nek içti.
-İnek nerede?
-Dağa kaçtı.
-Dağ nerede?
-Eyjafjallajökull.

Esprimi de patlattım tutamadım kendimi kusura bakmayasınız sevgili okurlarım. Asıl bahsetmek istediklerime gelmeden önce belirtmek isterim ki yukarıda yazmış bulunduğum tekerlememsi şeyin (ne olduğunu bilemedim de) konumuzla hiç bir alakası yoktur. Sadece başlıktan sonra oluşan bir serbest çagrışımdır. Aman diyeyim ifşa var. Kaç kaç kaç.

Konumuza dönersek; bu gece bir ilk yaşandı evimde. İlk defa gürültümüzden rahatsız olan 50-55 yaşlarında, bıyıklı, kel bir komuşumuz kapımızı çaldı. Saatlerimiz 01.15 i göstermekteydi o an. Kapının çalmasıyla huzursuz bir komşu ile yüzyüze geleceğimizi farkettik. Kalktım ben açtım kapıyı da. Kaç gündür bişey demiyorum diyorum ama uyuyamıyorum. Ayıptır, mayıptır falan diye çıkıştı. Sonra da beni dinlemeden döndü ve evine girdi. Bende başım önde kapadım kapıyı ve geçtim salona. Evde bulunan cemaat bana bakıp bir açıklama bekledi. Sanki duymadılar adamın dediklerini de. Onlar da az çakal değiller haa! Öyle böyle deyip olayın yorumunu yaptık. Yok müzik sesi mi? Yok efendim bizim gülüşmelerimiz mi? Bi kaç kritikten sonra sessiz bi şekilde pokerimize devam ettik. Haa pardon onu söylememiştim sanki. Poker oynamaktaydık o esnada. Tabi herkesin bi neşesi kaçtı. Modu düştü. Gelsin all inler, gitsin all inler ondan sonra. Bi kaç turdan sonra bıraktık pokeri de.

Bu yazıdan çıkacak anafikir ise; gecenin belli saatlerinden sonra gürültü yapmamaya özen gösterin ki uyumaya çalışan komşularınızı rahatlarından etmeyin değildir! Keyfinizi kaçırıp pokerin içine etmeyindir! Bi kaç el sonra geçecektir komşunun verdigi huzursuzluk. Rahat olun lan!



ps: Bende özendim arada bazı harfleri koyu falan yaptım, aksiyon yarattım kendimce.

LAN!

Bugün çok acayip geçti. Böyle biraz yağmur yağdı. Bir hoş oldum. Sonra çok yağmur yağdı. Aşık oldum. Kime? Birissssine birisssine aşık oldum birisssine.... Tövbe estağfurullah. Şşşş ifşa var lan. Admin nicki ifşa ediliyor. Adam olun!

Projeye de başlamak lazım. Haa daha saat 23:34'müş ya! Daha varmış. Neyse rahat olayım ben.

Acıktım zaten. Annem de yoktu bugün. Belirtmiştim bunu. Yemek yapamadım. Daha doğrusu üşendim. Mutfağa girmeye üşendim açıkçası. İşte hala yok yani annem. Hala demek anne yarısı demek. Mustafa Pektemek gol demek. Kısır var lan! Dur dur dur! kısır yiyeyim ben ya!

Hadi kaçtım.
xxxXXXxxx

Elimin Ayarı Yok!

Az da olsa yazıya başlamadan önce başlık atarım. Bu aslında ne yazacağımı önceden bildiğimden kaynaklanmaz. Bazen kaynaklanır aslında. Ancak tahmin edeceğiniz üzere bu kez öyle olmadı. Yoksa yazıya böyle başlamazdım. Neyse ne lan! İşte bir türlü "yeni kayıt"ın üzerine tıklayamadım. Sonra bilumum sakarlıklarım aklıma geldi. Öyle işte. Neyse ne lan!

Cuma günü okula giderken dolmuşta bir kız gördüm. Saçı kıvırcıktı. Sonra, "benim hiç kıvırcık saçlı kız arkadaşım olmadı" lan diye hayıflandım. Hatta bunu bloga yazayım dedim içimden. Sonra bir durdum. "Lan!" dedim. Acaba olmuş muydu? Şöyle bir düşündüm. I-ıh yok. Yani o kızınki kadar kıvırcık olmamıştı. Biraz daha detaylı düşününce de o sonuca ulaşmıştım işte. O kızınki kadar değildi hiçbirinin. Sonra dedim bunları da yazayım bloga. Öyle işte yazdım. Neyse ne lan!

Bu hafta şenlikler var. Şenlik var. Gırgıriyede şenlik var. Bugün gaza geldim baya. Candan Erçetin ve MFÖ dinledim grooveshark'tan. Ha grooveshark demişken... İşte aslında o çok güzel bir şey. Sırf last.fm aboneliğim devam ediyo diye last.fm dinlemeye devam ediyordum. Sonra bıraktım. Grooveshark iyi işte ya. Ne kasıyorum ki last.fm diye. Gerçi last.fm'in de az ekmeğini yemedik zamanında. Neyse ne lan!

Pazartesiye yetişmesi gereken bir proje var. Ancak daha başlamadım. Zaten daha var. Sonuçta yarın Pazar erken kalkın çocuklar. Yarın annem de olmicak. Evde tek başımayım. Olum buradan benim bütün durumumu öğreniyorsunuz. İçim bir hoş oluyor ha böyle! Ne bileyim bak şimdi tarif edemedim. Ben de sizinkileri öğrensem ya mesela. Nerdesin sen? Misal bu işte. Nerdesin sen? Özledim ki ben. Neyse ne lan!

Cuma günü proje sunumu oldu bir de. Poster baya bir gotik oldu. Aslında hoş da oldu ama yazılar çok büyüktü. Zaten azıcık yazı vardı. Ben yapmadım onu da. Yardım edemedim. Edemedim(!) Sol alta da bir teşekkür etmişler bana sağolsunlar. Haberim yokmuş gibi dedim de aslında vardı haberim. Hatta ben dedim ya. Bana da bi teşekkür edersiniz artık dedim. asdhffhkls. Neyse işte o da en köşede kalmış altta. Anca posterin yanına gidip kafanızın düşmesi falan lazım. Anca öyle yani. Anca öyle. Neyse ne lan!

Dün japon bizdeydi. Ya ben bu insanı anlayamıyorum. 3 gibi yattık. Ya kaç gibi yatacaktık da zaten. Saat 8de uyandı, sıkıldım ben diyo. Bir insan uyurken sıkılır mı ya! Uyandık sabah sabah. Ben 1 saat uyudum sonra 6 gibi. Sonra da Galatasaray maçını izledim. O kadar LigTV var boşa gitmesin diyorum. Neyse ne lan!

Her paragrafta bir şeyi bold yapıyorum. Saçma sapan işler ya! Kahve yapayım bari bir. Sonra da projenin ucundan tutayım diyorum. Bok tutarım. Daha yarına çok var olüm! Neyse ne lan!

Bye! Öptüm!

HAaAAAaaaA!! Ya bir de yapmıSH etmiSH falan yazmayın ya! Kaç yaşına geldiniz! Ok?

Bye!

Neyse ne lan!!!

koçum benim

***delikanlı sacramentolu ayağa kalksın***

Epic Fail

Fuckkkkkkkkkkk! Shit! Fuck! Unfuckingbelievable!

Sabaha karsi uyanip hazirladigim sunum kelimenin tam anlamiyla rezaletti. Artik uyku sersemliginden herhalde, resmen carpma islemlerini yapamamisim. Yaptiklarimi da yanlis yapmisim. Anlatirken gozume takildilar hep. Kesin dinleyenler de farketmistir. Daha da son uc saate is birakirsam adam degilim. Bir insan evladi 0.4 ile 250 yi carpip onu da 0.184 e bolup nasil 18 bulur ya? Akil var mantik var! Daha sonra volume percentage yerine hep weight percentage kullanmisim ki hatalarin babakolasi bana sorarsaniz. Kanka olunur yani o hatayla o derece. Iste bu ve benzeri basit teknik olmayan hatalar yuzunden sunumun kalitesi dustu. Uzuldum biraz. Ders oldu!

Syobon

Oynamayan varsa oynasın.

Ulan üşenmeyin de google'a "syobon download" yazın bari ya!

Püüüü!!! Al tamam al!!!

Cevher Hazirlama Olimpiyatlari

Auhasudhasuhd yok lan ne olimpiyati. Kongresi iste. Icinde bulundugum camianin iki senede bir yapilan en prestijli kongresi. Buyuk olay. Ilk defa katilacagim icin cok heyecanliyim. Aha bu da konfirmasyon.


Gormemisin bir kongresi olmus...

Canım Canım Canım

Profestival 2010

Merhaba.

Profestival'e gittim işte ben. Şimdi geldim. dhsflakjdhfa. Biraz anılarımı anlatayım dedim öyle.
nbh_ ile bedava bilet kazandık biz. Öyle olunca ben de elimdeki kombinemi birisine sattım. Birisine birisine aşık oldum birisine. Rastlamak çok zor şeydir böylesine. Haydi HEP BERABER!!!

İlk gün Sepultura, Katatonia ve Kreator vardı. 3 kişi takıldık. Ya kaç kişi takılacaktık ki zaten? Sevgili nbh_ ve vots bana eşlik etti. Ya da birbirimize eşlik ettik. Artık her ne ise. Biraz fazla kafa salladığımdan ötürü Sepultura sonrası boynumun o gün için görev yapamayacağını anladım. Sepultura sonrası nbh_ aramızdan ayrıldı. Onu da buradan saygıyla anıyorum. Katatonia konseri sırasında bacaklarım dizden itibaren benimle ilişiğini kesti. Ayaklarım kendi kendine hareket ediyordu. Ama bacaklarım gitmiyordu falan. Neyse o da bitince artık bir yerlere oturduk. Bu gece böyle geçti. Eğlendik, güzeldi. Bye, kib, aeo!

Geldik ikinci güne. En güzel gündü. Neden? Çünküüüüüü japon konsolosu vardığğğğ! Heyt koçum beee!!! O olmasa ne yaparım ben ya! Canım benim yaaa. Canım canım canım. TnK sahnedeyken sağolsun Caner japon konsolosu ve beni sahneye davet etti ve Kalpsiz isimli eserlerini beraber söyledik. Bir de Direc-t - Hasret söyledik. Bunlar böyle geçti. Zıpladık hopladık. Sonra Jay-Jay Johanson geldi. O gelince japon konsolosu sahne önüne daldı. İşte güvenliği kafaladı. Ya bi de biz o gün kalabalıktık. O yüzden kimler var yazmıyorum. fasdkfjhaslkdja isim vermicem çünkü. Ayakkabısını yediğim canım ya! Neyse, biz jk ile kaldık bir saatten sonra. Güvenliği ikimiz kafaladık ve JJJ'nin önüne kadar geldik. Bağırdık ettik. Emre Aydın çıktı. O sahnedeyken, kenardan cey cey etrafa bakıyordu. Gördüğümüzü farkedince sevindi geldi. Sarıldık. *thanks for tonight* dedim. Güldü sağolsun. Konsolos da ne dediğini kendi belirtsin yorumda. dshfaldhfas.

Gelelim son güne. Son günde de Aylin Aslım, Yüksek Sadakat ve Duman vardı. Sanırım bu kadardı, evet. Pek hatırlamıyorum ama. Haydi Gel İçelim söylemiştim bir. Onu hatırlıyorum. Haa bir de tabii ki Aylin Aslım'dan Hoşuna Gitmedi Mi isimli şarkıyı. Belki de o değildir ismi. Üçüncü gün de güzeldi. Yine içtik ettik. Ancak ikinci güne oranla az kişiydik. İkinci günle kıyaslamıyorum bile üçüncü günü. Çünkü üçüncü günün ayrı bir güzelliği vardı.

Bir de sanırım festivalde çekebildiğim tek foto buydu.


Sonradan Edit: (Japon Konsolosu için) Aradaki dar yerden içeri almayan güvenliği ne zaman dövcez lan? Dövmeyip sert çıkalım. Ahhh kalabalık şimdi orası ya. Gel gel sonra yaparız!

Çilek

Çilek çok güzel bir şey. Hıhı evet. Yedikçe yeniyor. Acaba sonu nereye varıyor ki. Bir de o yeşil kısmı temizleme işi olmasa. Löpür löpür gitse mideye. İşte o zaman çok mutlu olur insan.

Çilek kokulu mum da güzel bir şey mesela. Hıhı evet. Ya aslında ben yediğim çileklerin fotoğrafını çekmiştim. Hıhı evet endoskopi yaptım. Ya o değil de işte yemeden çekeyim dedim tabağı. Benim fotoğraf makinem ne olacak diye düşündüm sonra. Hala pil alınmadı ona. Hala aptal aptal telefonla çekiyorum. Oysa eskiden ne çok severdim fotoğraf çekmeyi. Sonra niye soğuduysam bu işten. Pilim yok diye soğudum herhalde. Pilim varken güzeldi. Her şey güzeldi.

Pü Allah belanı vermesin Sepultura! Sırf Profestival için Last.fm'ime dahil etmişim onları galiba. Yoksa benim listemde ne arasınlar. Profestival radyosu dinlerken onlar da arşivime dahil olmuş tabii. Birden şarkıları çıkınca, hoparlör de açıktı üzerinize afiyet. O yüzden biraz aşırı tepki vermiş olabilirim. Pardon. Durun bi next diyim. Bir ara hatırlatın da arşivden çıkartayım onları.

****
Ohhh işte mis gibi şarkı çıktı. Bir saniye yazayım onu ben bir. Sonra hep beraber güleriz. Oorzhak Khunashtaar-ool --- Eder-daa-bol, Etpes-daa-bol

dhsflkasdjfhalskjfah. Throat singing yæææ. Bakayım bir fizy'de var mı diye. Yokmuş. Olsaymış kafamı keserdim zaten. Neyse.

Heyt koçum benim be!!!! Boğazına kurban!