Kendime Not

Santa Claus ya da bizim bildigimiz adiyla Noel Baba, dun, yani 6 Aralik itibariyle dunya capindaki gununu kutladi. Buna gecmis kutlamalarda deginmektense bir yazi ile anlatmayi istedim. Turkiye nufusunun 98%'i islam dinine inaniyor.* Ne yazik ki istatistik kurumunun sitesinde boyle bir bilgi bulamadim, gerci yuzeysel olarak baktim, o yuzden kaynagim yerel olmayan bir arastirma kurumuna ait. Buna ragmen sayisi yabana atilamayacak kadar aile evine yilbasi agaci aliyor, cocuklarina hediyeler veriyor ve noel babayi sahipleniyor. Bunda kotu bir yan goremiyorum ben, hani buna ragmen diye basladim ama yanlis anlasilmasin. Cocuklariniza, noel baba size hediyeler getirecek, ya da hadi alalim bir cam agaci susleyelim demek sizi dininizden cikartmiyor. Hatta hane halkinizi sevindirdiginiz icin saniyorum ki islam dinine gore iyi bir seyler yapmis oluyorsunuz. Kutladiginiz, varsin baskasinin "bayrami" olsun. Bilen arkadaslar beni uyarsinlar hataliysam. Hataliysam ara. Baba parasi degil alin teri. Soforsen bas gaza, asiksan vur saza. Kamyon ceker 10-20 ton, gonlum ceker Paris Hilton. Gelelim yazinin insanlari incitmeye baslayacagi noktaya. Simdi bu gorece gelir grubu yuksek, internetle tanismis, cam agaci alan, sominelerinin uzerine kalin kirmizi coraplar asan ailelerin siyasi goruslerine baktigimizda, en azindan ben elimdeki ornek nufusu inceledigimde, goruyoruz ki bu insanlar gunumuzde sag gorus olarak tanimlanan, bana kalsa muhafazakar liberaller olarak tanimlayacagim, toplulugun birer uyeleri. Saniyorum sorun burada basliyor. Simdi buna karsi surulen arguman da, bugun kendini komunist olarak tanimlayan bireylerin converse ayakkabi giymesi olacaktir. Ona, umarim, baska bir zaman deginecegim. Simdi bu insanlar, okumus, okumus derken universite mezunundan bahsediyorum, universitenin bir insana kazandirmasi gereken nosyonlari burada goz onunde bulundurmuyor ve diplomasi olani universite mezunu olarak addediyorum, evlenmis, gunumuz turkiyesi standartlarina gore iyi maas alan, aile reisi olarak gorulen baba disinda annenin de kariyer sahibi oldugu, ozel guvenlikli sitelerde yasayan, cocuklarini ozel okullarda okutan insanlar. Bu ozel okul mevzusuna da bir ara konusalim yahu. Her neyse, simdi bu insanlar kurban kesiyor, ayni insanlar, bogaza nazir raki-balik alemini yapiyor, ki en buyuk haklaridir, yilda 15 gun aileleriyle tatile cikabiliyorlar.

Baska irklarla birlikte, ayni cati altinda -burada cati olarak tanimlanan dunyadir, ulke degil- yasamaya gelince mevzu, sorun oluyor. Yukarida tanimladigim nufusun erkek kisimi icin, evlendigi kadinin bakire olmamasi sorun oluyor, evlenmeden once yasadigi iliskilerde kiz arkadasiyla seks yapamamasi sorun oluyor. Adama demezler mi ulan bu ne perhiz bu ne lahana tursusu diye! Hah iste, noel babayi gayet rahat kabul edebilirken, ermenisini kabul edemiyoruz. Niye edemiyoruz? Ayni insan o da noel babayla. Kurban kesip yerken, hindi kesip yiyen toplumun insanlarini asagiliyoruz? E ulan o inanc degil mi?

Dunyayi kontrol eden dev bir kuantum bilgisayari. Ursula ablamiz yazmis zamaninda. Utopik, utopik olmasina da, guzel be. Hayali bile guzel. Aklinizdan sermaye ve para gibi kavramlari cikarttiginizda, daha ne guzel sistemler var da soyleyince suclu oluyorsunuz.

Ne yapmali?

Yaziyi tamamlamamistim. Bir suredir taslak olarak duruyor. Ne yazdigimi da hatirlamiyorum acikcasi. Boyle yayinlayayim deneysel olsun. Anlattigim seyler yarim kalmis bile olabilir. O kadar kusuru gormezden geleceksiniz.

Olu Topragi

Son birkac gundur bir durgunluk var hepimizde. Hayirdir? Neden oluyor boyle? Kimse birsey yazmiyor. Birsey haric her sey!

Evine internet baglatisini tum yurtta 21 pare top atisiyla kutlayan nbh_ bile birsey yazmadi son durumlarla alakali olarak. Dun gece girilmesi gereken yazi da girilmemis bakiyorum. Oysa Volkan Konak'in herhangi bir sarkinin sozleri yazilmaliydi.

Sayin japon konsolosu'na artik zaten demiyorum yaz ya da yazma diye. Hic utanma sikilma yok cunku kendisinde. Neyseki cv sini Koza Altin'a yolladim. Arayacaklardir cok yakinda mulakat icin, telasa mahal yok.

Kendime gelince, birsey yaptigim yok, deli gibi uyuyorum. Zaman da cok hizli geciyor uyumamdan bagimsiz olarak. Bu konuda biraz dusunmek lazim. Daha valiz toplayacagim.

Geri kalan her sey icin mastercard.

Sanirim evdeki uzun sure dayanamayacak olan her seyi tukettim. Tuketmediklerim varsa da pazara kadar tuketirim, sorun degil aushaushuahs.

Bir daha da bilmedigim markanin jelibonunu almam arkadas!

Aerosol ve Hidrosollerin Tanecik Filtrasyonu

Bloga kar yagdirayim dedim, sonra vazgectim oyle tek basima karar vermis olmayayim diye. Gelecekteki sneyl.com sitesinin onizlemesini de tekrar aktif hale getirdigimi saniyorum. Acip da kontrol etmedim. Soran vardi acilmiyor diye aushiaushdf artik aciliyor olmasi lazim. Hala daha acilmiyorsa demek ki bir kere daha bakmam gerekecek.

Joomla dogru secenek degil mi acaba? Zaten az yazilan bir blogun yazar arayuzunu degistirmek pek mantikli gelmiyor ama gorsellik katacak iste o var.

B Kalin I Yatik P Yayinla S Kaydet D Taslak

Bunda indirim var mi?

Aksama babacigim, unutma ulker getir!

Seher Hoca da gitti su anda. Birazdan ben de cikicam ya. Sikildim.

Eve gider guzel bir yemek yaparim. Guzel yemek de evde kalan dayanikli tuketim malzemelerinden olacak ha. Ahuauhauhahuh yok buzdolabi gibi degil, makarna gibi!

Seni kucuk pislik!

BEN ŞOFÖRÜN ARKASINI SEVERİM..

Bu başlıkla birlikte gelen türü belli olmayan hikaye. Lan zaten biniyorum 318 Bağcılar otobüsüne oturucak dirhem yer yok. Yeni yeni cevherler keşfettim kendimde. Bir sonraki durakta inicek olanları 15 cm uzaktan tanıyorum artık yanaşıyorum koltuklarına onların kalkmasıyla oturuyorum hemen.
Bu olayın olağan kısmı. Ama benim otobüste en sevdiğim yer ilk koltuklaardır. Fazlasıyla normal bir adam bana centilmenlik yapıp yer vermek isteyince yok dedm. 'Ben şoförün arkasını severim' gibi bi cümle çıktı ağzımdan. Bir ağızdan böyle bişey nasıl çıkar Allahım ya.. Söyliceğim tek şey ön koltukta oturmak istediğimdi.. Nalet gitsin.. 67 çift göz bakışın arasından indim otobüsten.
ve gittim..
Çok utandığım için burdan paylaşmak istedim. Nasılsa kimse tanımaz etmez. hergün ayrı bir rezillik. Damat arabası yolda mı kalır lan.. uffff.. onu da söyliciğim onuda....

Achtung Achtung!

Uzun süredir Almanya'da bir manastırda XVII. yy Avrupa Yemek Kültürü eğitimi aldığım için aranızda bulunamadım. Yeni gelen arakdaşlarıma hoşgeldiniz der eskiden beri burada bulunan arkadaşlarıma da hæßiktiri bir borç bilirim.(ps: küfür olmayan yazılara yorum gelmeme durumu)

Neyseki ayrılığımız kısa sürdü. Kısa falan değilmiş. Üşenmedim aradım buldum son postumu. Resmen 31 Temmuz 2009. Ama bundan sonra böyle olmacak. Bu Böyle Biline!

Çünkü manastırda tam bir XVII. yy havası vardı. O ortamı yaşamadan o yemek kültürünü öğrenemeyeceğimiz düşünülmekteydi üstadlarımız tarafından. Bu yüzden interneti kullanmamıza yasak getirilmişti. Ortamı merak edenler buyursunlar baksınlar. Nereye mi baksınlar? Buraya! Neden yağlı boya tablo derseniz.. Eee kaçıncı yüzyıl sonuçta.. Keşke III. yy olsaymış. Ama kısmet işte bu işler..

Yemek kültürümden faydalanmak isteyenler içinde bir sürprizim yok değil. Kısa bir süre içinde Çayyolunda restoranım açılacaktır. Gelişmelelerden haberdar olacaksınız.

The Girl of My Dreams

Rüyamızda bir kıza aşık olursak, o kız rüyalarımızın kızı mı oluyor şimdi?

Kırmızı çerçeveli bir gözlüğü vardı. Gözleri yeşildi. Kırmızı-yeşil güzel uymuştu yani. Koştum peşinden, yetiştim. "Baksana!" dedim. Müzik dinliyordu. Duymamıştı beni. Görmemişti de. Elimi kolumu kaldırdım, "bakar mısın, bakar mısın" diye bağırdım. Gördü en sonunda. Kulaklığının tekini çıkardı. "Efendim?" dedi. Ben nefes nefeseyim. Göz göze gelince nefesim kesildi. Eğildim. Ellerimi dizlerime koydum. Bir soluklandım. Sağolsun bekledi beni. Direkt konuya girdim. İşte burada yanlış yaptım. "Ben, sneyl. Galiba sana aşık oldum. Gittiğin yere kadar sana eşlik edebilir miyim?" Tam bir öküzlüktü yaptığım. O da normal olarak reddetti. Ben yalvarıyorum tabii. "O zaman telefonun, ya da ne bileyim işte herhangi bir şey sana ulaşabileceğim?" "Daha sonra belki."dedi. Nasıl daha sonra olabilirdi ki? Besbelli beni kandırıyor işte. Yılmadan yanında yürümeye devam ediyordum. Kendimi tanıtıyor, espri yapmaya çalışıyordum. Hatta ona şarkı bile söylüyordum tek kulaklığını çıkarmış olduğu için. O da bu durumdan rahatsız olmayacak ki gülümsüyordu. Parka benzeyen bir yere geldik. Parka benzeyen bir yer nasıl olabilirdi ki? Besbelli park işte. Nereden geldiğini göremediğim bir kız daha belirdi etrafımızda. Kumral, fönlü bir saçı vardı. Kakülü vardı bir de. Nasıl diyeyim Eyşan'ın kız kardeşi gibi bir saç işte. (Lan resmen görsellerde o halli bir saçını bulamadım kızın) Durumu o kıza anlattı. Gülümsedi. Ben de gülümsedim. Sempatik olursam belki kâra geçeriz diye düşündüm çünkü. "Ya ne olacak ki, ver işte numaranı." dediğini duydum. Küçük bir ısrar başlamıştı. Aralarındaki konuşmadan, o kızın kardeşi olduğunu öğrendim. Ben de devreye girdim. Sarıya yakın renkte ahşap bir piknik masasının yanında duruyorduk. Oturduk ve bana telefonunu verdi. Numarasını değil. Bildiğin telefonunu verdi. "Al, kaydet o zaman ama acele et." dedi. Panikledim ben. Numaramı hatırlayamadım. Kombinasyonu anlayamadım. Kombinasyon derken; önce onun telefonuna numaramı kaydedip sonra kendimi çaldıracağımı. Resmen bunu akıl edemedim o halde. Kendi telefonuma kendi numaramı kaydettim. "Bitmedi mi?" dedi. Yapamamıştım ki, nasıl bitsin? "Hoşgeldiniz." dedi. Noluyor diye aptal aptal etrafa bakarken, arkamda iki tane motorlunun durduğunu gördüm. -Sevgilileri mi geldi ne oldu ya! Oha bildiğin yaşlı bunlar.- Annesiyle babası gelmiş. "Merhaba." dedim ben de artık. Babasının yüzü temizdi. Sakalı, bıyığı falan yoktu. Saçlar boyanmış galiba bir tek. Onu da yüzüne vurmadım. Babası tip tip baktı bana, ne iş der gibi. Kızlar durumu anlattı. "Tamam şimdi sıçtık o zaman" dedim içimden. Zaten dışımdan desem olmazdı. Onlar da oturdular ahşap masaya. Babasına ben de açık açık durumu anlattım. Kötü bir niyetimin olmadığını, resmen etkilendiğimi ve kızıyla tanışmak istediğimi söyledim. Babası sevdi beni. Beraber oturduk muhabbet ettik. Böyle geçti zaman.

Peki kızın numarasına ne oldu? İşte onu alamadım. Numarasını almış olsaydım uyanınca arardım onu. Numarasını alamadığım için mi rüyalarımın kızı oldu şimdi o? Gerçek olmadı. Numarasını verseydi keşke. Verecekti, ben alamadım.

PS: Neyse ki ismini öğrendik.

BENDE YAZARIM..!

Bende yazarım derken bloga yazarım anlamında. Hani bildiğimiz yazarlık değil yani. Aslında düşününce öylede oluyo. Durup dururken mantıklı cümle kurdum ya..
Kaç vakittir takip ettiğim blogta yazmakta ne hoş bi'şiymiş.. Sevdim bu durumu. Girişe basıyorum hooop yazıyorum tabikide..
Daha çok görüşüciiiz....
Kısmet.. :/

JDownloader

"Bu yaziyi yazarken agliyorum biliyor musun Nalan?"

Genclik super lan. Su zamana kadar "flashget neyime yetmiyor yeaaa!" diyerek hep mesafeli durmustum JDownloader'a. Bugun rapidshare'den cok parcali bir dosya indirmem gerekti. Son zamanlarda "bedavacilara" soyledigi "bos slot yok" yalanini hepiniz biliyorsunuzdur. JDownloader'a slot mlot yemiyor arkadas. Sectim linkleri ve rar sifresini, dedim ki JDownloader'a arkadas bunlari indir, sonra verdigim sifreyle rardan cikart, sonra gereksiz dosyalari sil. rar'dan cikartirken eger dosya adinda - ya da . varsa onlari da bosluklarla degistir. Hatta dosyayi download klasorunde bir alt dizine ac. Gik demedi yapti hepsini. Resmen birak bilgisiyari git olmus. Benim icin indirdigim programi kurup, odevimi yap desem onu da yapacakti. Ondan sonra da "birlikte bir dondurma yer miyiz?" diye sorardi. Olmus bu resmen. Flashgot ile calismasi da cabasi.