2010 YILI BURÇ YORUMLARI

japon konsolosu 2010 yılı burç yorumlarını iftiharla sunar:

KOÇ (21 Mart-20 Nisan): 2010 yılı sizin için kariyer yılı olacak. Ancak siz siz olun ‘’çocuk da yaparım kariyer de ‘’ diye düşünmeyin, çünkü ikisini bir arada yürütmeniz şu an için mümkün gözükmüyor. Yılın ikinci yarısında başarı açısından tavan yapabilme ihtimaliniz oldukça yüksek. Aşk hayatınız ile ilgili hiçbir bulguya rastlayamadım. Oldukça kurak bir yıl sizi bekliyor. Seks hayatı da kurak mı kurak. Bütün bir yılı sex shop'tan aldığınız ekipmanlarla geçirmek zorunda kalabilirsiniz. Son olarak yılın belirli bölümlerinde bazı sağlık problemleriyle karşılaşabilirsiniz. Aman domuzlara dikkat.

BOĞA (21 Nisan-21Mayıs): 2010 yılı sizin için maddi başarıların ve yükselişin yılı olacak. Bu yıl paraya ve dış görünüşe önem veren boğalar oldukça rahat edecek. İkili ilişkilerinizde vurdumduymaz ve yavşak olmamaya çalışmalısınız. Yuva kurmak adına önemli kararlar verebilirsiniz. Bu kararları verirken kimseyi üzmemeye ve kimsenin etkisi altında kalmamaya özen gösterin. 2010, sizin açınızdan kilo almaya müsait bir yıl olacak. Yediklerinize dikkat edin. Abur cuburdan kaçının. Her gün bir avuk fındık tüketin. Ama seks yapmayın, içinizde patlasın.

İKİZLER (22Mayıs-21 Haziran): Yeni yıl sizin için en sert ve zorlayıcı kararların alınacağı ve uygulanacağı bir yıl olacak. Aman diyeyim adamakıllı kararlar verin, saçma sapan işlerle kimsenin canını sıkmayın, efendi olun. Yılın belirli bölümlerinde ayağınıza çelme takmak isteyen götoşlar olabilir, bu çelmelerden bir şekilde kurtulun ve onlara aduket,dabdabyuken,alekspu vb. hareketlerle karşılık verin. Bu yıl sizin için bir geçiş dönemi gibi gözüküyor. Bu yılı bir başarı ve zafer yılı gibi görmeyin. Yoksa üzülür ve göt gibi kalırsınız evelallah. Sonuç olarak bu yıl geleceğe hazırlanmak adına sizin için bir fırsat olabilir.

YENGEÇ (22 Haziran-22 Temmuz): 2010, sizin için pek çok sevindirici olay barındıran bir yıl olacak hiç kuşkusuz. Yılın büyük bir bölümünü Uranüs-Neptün arasında geçireceksiniz ki bu da şans,talih,kader,kısmet hep sizin lehinize olacak demektir. Ama ben böyle dedim diye de tüm yıl boyunca kıçınızın üzerinize oturup da keyif çatmayın. Ağustos böceği ile zürafanın hikayesini anlatmama gerek yok umarım? Yakınlarınızda bol bol düğün, nişan, doğum gibi olaylar olacak ve bu da size bereket olarak yansıyacak. Aşk hayatınızda ise inişli-çıkışlı periyotlar dikkat çekiyor. Mutluluğu bulduğunuzu düşünebilirsiniz ama hemen atlamayın sazan gibi.

ASLAN (23Temmuz-23Ağustos): Yeni yılda pek çok sıkıntıya göğüs germek zorunda kalacaksınız. ‘’80c’’ ve üstü bir ölçüye sahipseniz problemleri alt etmemeniz için hiçbir sebep yok. Sabırsız ve düşüncesiz davranmak yerine herşey yoluna girene kadar yerinizde saymanız sizin için daha faydalı olacaktır. Hiç olmazsa yılın ilk yarısında -bokunuzu yiyeyim- yeni bir adım atmamaya özen gösterin. Sevgiliniz varsa sıkı tutun kaçmasın. Yoksa bütün yıl sevgilisiz gezersiniz ona göre. Malum bu yıl sizin yılınız değil.

BAŞAK (24Ağustos-22 Eylül): 2010, sizin için bir devrim yılı olabilir. Fakat bunun için bir savaşı göze almanız gerekecek. Ve ilginç olan da şu ki bu savaştan kaçış için bir yol yok. ‘’Ya s.s ya s.s.’’ kısacası. Bu savaşı kazanırsanız baş döndürücü bir yerde bulabilirsiniz kendinizi. Ancak fazla hırs sizi tepetaklak edebilir. Eşeğin kukusuna su kaçırmazsanız kralsınız sonuç itibariyle. Seks hayatınız kesat olacak gibi gözüküyor. O yüzden Elano, Elizabeth gibi isimleri fazla yormayın. Sağlık önemli….

TERAZİ (23 Eylül-23 Ekim): Yeni yıl, en fazla ilişkilerinizdeki talih ile kendini hissettirecektir. Partnerinizin sizden genç veya yaşlı olması farketmeyecek. Ama bokunu çıkarıp da ‘’granny’’lere, çoluk çocuğa veya buna bağlı birtakım sistemlere yazmayın, aklınızı başınıza devşirin. Bununla birlikte her türlü gönül ilişkisinde popüler olacaksınız. Her ortamda farkedilecek ve avcılar tarafından sürekli kesileceksiniz. Sizin için bu yıl, çocuk sahibi olmak için ideal bir yıl olacak. Ama siz siz olun her ne sebeple olursa olsun çocuğunuzu kesmeyin.

AKREP (24 Ekim-22 Kasım): 2010 yılı, sizin için geçmişle hesaplaşma yılı olacak. Hesabı kitabı iyi yapın ve artık geçmişinize bir sünger çekin a.q. Bu ne la böyle sürekli geçmişle yaşamak? İleriye bakın ileriye. Ünlü bir astroloğun ‘’ Don’t see the back, see the front, look at the tabele’’ sözü bu yıl hayat felsefeniz olsun. Yıl içinde parasal konularda dikkatli olun ve hata yapmamaya çalışın. Ani kararlar alarak risk içeren serüvenlere girmeyin. Gitmeyi kafasına koymuş birini zor kullanarak tutmaya çalışmayın, tehlikeli olabilir.

YAY (23 Kasım-21 Aralık): Önümüzdeki yıl, sizin için sorunlardan çabucak uzaklaşma yılı olacak. Sorunlarınızı çözmek için arkadaşlarınızdan yardım istemeli, istemeyenleri uyarmalısınız. Yılın ilk yarısında jüpitere yakın bir yıldız olan Nwankwu yıldızı size bütün enerjisini verecek ve aşk talihinizi yükseltecek. Eğer olayları iyi yönetir ve mükemmeli keşfederseniz hem maddi açıdan iyi bir yıl geçirir, hem de muazzam orgazmlar yaşayabilir veyahut yaşatabilirsiniz. Her nerede yaşanıyor ve yaşatılıyorsa…

OĞLAK (22 Aralık-20 Ocak): 2010, sizin için oldukça huzursuz bir yıl olacak. Hayata dair pek çok değişim yaşayabilirsiniz. Örneğin kariyer değişimi, ev değişimi, eş değişimi (orgy anlamında değil) vs… Bu tip değişimler sizde huzur neyim bırakmayacak. Bu ruh halinden ancak sevdikleriniz sayesinde kurtulabilirsiniz. Onların fikirlerinden yararlanmalı ve desteklerini reddetmemelisiniz. Siz siz olun, 2010 yılında plan yapmayın plan, tutmaz Karadeniz’de. Fatihalar, Yasinler bitmez Karadeniz’de…

KOVA (21 Ocak-18 Şubat): 2010 yılı maddi anlamda vurgun yapabileceğiniz bir yıl olacak. Eğer doğru hamleler yaparsanız ve sadece kendi bildiğinizi uygularsanız paranın a*ına koyarsınız. Ayrıca vereceğiniz kararlar önünüzdeki 5-10 yıla damgasını vuracak. Aradığınız aşkı da 2010’da bulacaksınız Gök Tanrı’nın izniyle. Aşkınızla bol bol seyahat edecek ve sevişmedik yer bırakmayacaksınız. Aman fantezilere dikkat, olur olmaz şeyler denemeyin!

BALIK (19 Şubat-20 Mart): Önümüzdeki yıl, önemli kararlar alacağınız bir yıl olacak. Aynı zamanda talih kuşu başınıza konmak için bu yılı seçebilir. Bu yüzden dikkatli olun, bol bol bahis oynayın, kupon doldurun, grup seksten kaçının. Cinsel ilişki esnasında korunmayı unutmayın, çünkü 2010 yılında doğacak bir çocuk size şans getirmeyecektir. Özellikle yılın ilk üç ayında sürprizlere açık olun, sizi şaşırtacak olaylar meydana gelebilir. Zamanında size ihanet eden biri sadaket isterse dikkatli olun. Bu tür oyunlara gelmeyin.

Geldim Nan

Haberiniz olsun!

Mango Lassi

Bugun yil sonu yemegi dolayisiyla bizim grupca Gandha's diye bir hint restoranina gittik. Guzeldi, ben begendim acikcasi yemekleri. Ne yedigimizi de isteyen olursa bilahare soylerim bak bunlar guzeldi, bunlardan yiyebilirsin diye. Neyse asil olay mango lassi. Efendim bu bir icecek. Istedik bundan, geldi, ictik. Lan diyorum bunun tadi bir seye benziyor ama ne. Aranizda "mango olmasin" diyen zekiler olacaktir, onlara bir kenara birakalim. Ayrana benziyor alt tatlardan biri. Bildigimiz yogurt yani. Sordum sonra hintli arkadasa, dedim hocam bunun icinde ne var orijinalinde, buradaki orijinaline ne kadar yakin. Sagolsun, Shina anlatti, iste once mangonun kabugunu soyup cekirdegini cikartiyorsun, daha sonra yogurt, gul suyu, temizledigin mango, seker, buz, tarcin ve kimyon tohumu ile blenderde karistiriyorsun bu hale geliyor dedi. Buradaki de hindistan'dakine 10 dersek 10 uzerinden 6 dir dedi. Icinde gul suyu, kimyon tohumu ve tarcin tadi alamamis. Aslinda ben tarcin tadi aldim ne yalan soyleyeyim. Velhasili kelam, mangolu ayran diye bir sey var. Nasil yapildigini bilsem muhtemelen icmezdim cunku sekertli yogurt sevmem ama bunun tadi guzeldi. Bu da bana bir kere daha onyarginin ne kadar kotu bir sey oldugunu gosterdi. Auihaushuahsdiuahsdjkhasdkjhu ulan sosyal mesaji da verdim ya tamamdir.

Ben Soforun Arkasini Severim Strikes Back

-Ben soforun arkasini severim
-Ben soforun parkasini severim
-Ben soforun kankasini severim

-Ben soforun arkasini severim
-Ben soforun argosunu severim
-Ben soforun fargosunu severim

-Ben soforun arkasini severim
-Ben soforun arpasini severim
-Ben soforun ara pasini severim
-Ben soforun arap atini severim
-Ben soforun sarap tasini severim
-Ben soforun, ben soforun, ben soforun taaaaaaaaaaaaaaaaaaaamina koyayim. aıusdhfıauhdfoıauhds 222 doors anilar soytarilar

Paramagnetik Madde

Az once paranormal activity isimli filmi izledim. Sanirim kotu bir rip oldugu icin herkesin izlediginden farkli bir sona denk geldim. Normalde korku filmlerinden hazzetmem ama bu olmus be. Oyle sinema bilgim yoktur filmleri analiz edecek kadar ama yonetmen sanirim gece olmasindan korkmamizi istemis. resmen filmdeki karakterler gibi gece olmasin istedim bir ara. bir de kameramanin gorus acisinda olmamiz, bilmiyorum ne diyorlar o teknige, filme gercekcilik katmis. sanki ben kamerayi tutan kisiymisim gibi hissettim film boyunca. her korku filminde oldugu gibi bunda da karakterlerin tonla malligi var ama o da olmadan olmaz. izlemeyenler vardir diye pek de anlatmak istemiyorum. o yuzden eger izlemediyseniz ve izlemeden once filmden sahne ogrenmek istemiyorsaniz, yaziyi okumayi burada sonlandirin.

asagidaki sahnelerde gotum 3,5 atti.

- kizin yataktan cekilerek yerde suruklenmesi (bilenler sanirim film teknigi acisindan da sahane oldugunu soyleyeceklerdir. yani bu sahneyi beni bu kadar cok etkileyen baska bir sahneye benzetmem istense, moulin rouge! un baslangicindaki, sehire, uzaktan kamera ile yaklasma sahnesi derim. cok baba olmus)
- kizin gecenin bir vakti uyanip saatlerce ayakta hareketsiz beklemesi (ulan bu cok psikopat ya, o saate bakiyorsunuz altta ve manyaga donuyorsunuz izlerken)
- o'nun yataga girmesi (h@@@@@€€€€€æææææææßßßßßßßßßiktir dedigim sahne)
- kizin motele gitmeyelim dedikten sonra ibne ibne gulmesi
- cocugun kameraya firlatilisi

velhasili kelam boyle. izlemeye deger mi ona cok karar veremedim ama siradan bir korku filmi degil onu soyleyebilirim.

Olasilik

Diyelim metal bir parayi, bir yukseklikten ilk hizsiz olarak ve dusey duzlemde, cok genis gozenekli bir elegin uzerine birakiyorsunuz. Hani tarhana elegi gibi, ama tellerin arasindan metal paranin gecebilecegi buyuklukte bir elek. Diyelim ki paranin capi Dp, elegin telleri arasindaki aciklik Da, tellerin kalinligi da Dt olsun. Paranin elegin altina gecme olasiligi P ne olur?

Kendime Not

Santa Claus ya da bizim bildigimiz adiyla Noel Baba, dun, yani 6 Aralik itibariyle dunya capindaki gununu kutladi. Buna gecmis kutlamalarda deginmektense bir yazi ile anlatmayi istedim. Turkiye nufusunun 98%'i islam dinine inaniyor.* Ne yazik ki istatistik kurumunun sitesinde boyle bir bilgi bulamadim, gerci yuzeysel olarak baktim, o yuzden kaynagim yerel olmayan bir arastirma kurumuna ait. Buna ragmen sayisi yabana atilamayacak kadar aile evine yilbasi agaci aliyor, cocuklarina hediyeler veriyor ve noel babayi sahipleniyor. Bunda kotu bir yan goremiyorum ben, hani buna ragmen diye basladim ama yanlis anlasilmasin. Cocuklariniza, noel baba size hediyeler getirecek, ya da hadi alalim bir cam agaci susleyelim demek sizi dininizden cikartmiyor. Hatta hane halkinizi sevindirdiginiz icin saniyorum ki islam dinine gore iyi bir seyler yapmis oluyorsunuz. Kutladiginiz, varsin baskasinin "bayrami" olsun. Bilen arkadaslar beni uyarsinlar hataliysam. Hataliysam ara. Baba parasi degil alin teri. Soforsen bas gaza, asiksan vur saza. Kamyon ceker 10-20 ton, gonlum ceker Paris Hilton. Gelelim yazinin insanlari incitmeye baslayacagi noktaya. Simdi bu gorece gelir grubu yuksek, internetle tanismis, cam agaci alan, sominelerinin uzerine kalin kirmizi coraplar asan ailelerin siyasi goruslerine baktigimizda, en azindan ben elimdeki ornek nufusu inceledigimde, goruyoruz ki bu insanlar gunumuzde sag gorus olarak tanimlanan, bana kalsa muhafazakar liberaller olarak tanimlayacagim, toplulugun birer uyeleri. Saniyorum sorun burada basliyor. Simdi buna karsi surulen arguman da, bugun kendini komunist olarak tanimlayan bireylerin converse ayakkabi giymesi olacaktir. Ona, umarim, baska bir zaman deginecegim. Simdi bu insanlar, okumus, okumus derken universite mezunundan bahsediyorum, universitenin bir insana kazandirmasi gereken nosyonlari burada goz onunde bulundurmuyor ve diplomasi olani universite mezunu olarak addediyorum, evlenmis, gunumuz turkiyesi standartlarina gore iyi maas alan, aile reisi olarak gorulen baba disinda annenin de kariyer sahibi oldugu, ozel guvenlikli sitelerde yasayan, cocuklarini ozel okullarda okutan insanlar. Bu ozel okul mevzusuna da bir ara konusalim yahu. Her neyse, simdi bu insanlar kurban kesiyor, ayni insanlar, bogaza nazir raki-balik alemini yapiyor, ki en buyuk haklaridir, yilda 15 gun aileleriyle tatile cikabiliyorlar.

Baska irklarla birlikte, ayni cati altinda -burada cati olarak tanimlanan dunyadir, ulke degil- yasamaya gelince mevzu, sorun oluyor. Yukarida tanimladigim nufusun erkek kisimi icin, evlendigi kadinin bakire olmamasi sorun oluyor, evlenmeden once yasadigi iliskilerde kiz arkadasiyla seks yapamamasi sorun oluyor. Adama demezler mi ulan bu ne perhiz bu ne lahana tursusu diye! Hah iste, noel babayi gayet rahat kabul edebilirken, ermenisini kabul edemiyoruz. Niye edemiyoruz? Ayni insan o da noel babayla. Kurban kesip yerken, hindi kesip yiyen toplumun insanlarini asagiliyoruz? E ulan o inanc degil mi?

Dunyayi kontrol eden dev bir kuantum bilgisayari. Ursula ablamiz yazmis zamaninda. Utopik, utopik olmasina da, guzel be. Hayali bile guzel. Aklinizdan sermaye ve para gibi kavramlari cikarttiginizda, daha ne guzel sistemler var da soyleyince suclu oluyorsunuz.

Ne yapmali?

Yaziyi tamamlamamistim. Bir suredir taslak olarak duruyor. Ne yazdigimi da hatirlamiyorum acikcasi. Boyle yayinlayayim deneysel olsun. Anlattigim seyler yarim kalmis bile olabilir. O kadar kusuru gormezden geleceksiniz.

Olu Topragi

Son birkac gundur bir durgunluk var hepimizde. Hayirdir? Neden oluyor boyle? Kimse birsey yazmiyor. Birsey haric her sey!

Evine internet baglatisini tum yurtta 21 pare top atisiyla kutlayan nbh_ bile birsey yazmadi son durumlarla alakali olarak. Dun gece girilmesi gereken yazi da girilmemis bakiyorum. Oysa Volkan Konak'in herhangi bir sarkinin sozleri yazilmaliydi.

Sayin japon konsolosu'na artik zaten demiyorum yaz ya da yazma diye. Hic utanma sikilma yok cunku kendisinde. Neyseki cv sini Koza Altin'a yolladim. Arayacaklardir cok yakinda mulakat icin, telasa mahal yok.

Kendime gelince, birsey yaptigim yok, deli gibi uyuyorum. Zaman da cok hizli geciyor uyumamdan bagimsiz olarak. Bu konuda biraz dusunmek lazim. Daha valiz toplayacagim.

Geri kalan her sey icin mastercard.

Sanirim evdeki uzun sure dayanamayacak olan her seyi tukettim. Tuketmediklerim varsa da pazara kadar tuketirim, sorun degil aushaushuahs.

Bir daha da bilmedigim markanin jelibonunu almam arkadas!

Aerosol ve Hidrosollerin Tanecik Filtrasyonu

Bloga kar yagdirayim dedim, sonra vazgectim oyle tek basima karar vermis olmayayim diye. Gelecekteki sneyl.com sitesinin onizlemesini de tekrar aktif hale getirdigimi saniyorum. Acip da kontrol etmedim. Soran vardi acilmiyor diye aushiaushdf artik aciliyor olmasi lazim. Hala daha acilmiyorsa demek ki bir kere daha bakmam gerekecek.

Joomla dogru secenek degil mi acaba? Zaten az yazilan bir blogun yazar arayuzunu degistirmek pek mantikli gelmiyor ama gorsellik katacak iste o var.

B Kalin I Yatik P Yayinla S Kaydet D Taslak

Bunda indirim var mi?

Aksama babacigim, unutma ulker getir!

Seher Hoca da gitti su anda. Birazdan ben de cikicam ya. Sikildim.

Eve gider guzel bir yemek yaparim. Guzel yemek de evde kalan dayanikli tuketim malzemelerinden olacak ha. Ahuauhauhahuh yok buzdolabi gibi degil, makarna gibi!

Seni kucuk pislik!

BEN ŞOFÖRÜN ARKASINI SEVERİM..

Bu başlıkla birlikte gelen türü belli olmayan hikaye. Lan zaten biniyorum 318 Bağcılar otobüsüne oturucak dirhem yer yok. Yeni yeni cevherler keşfettim kendimde. Bir sonraki durakta inicek olanları 15 cm uzaktan tanıyorum artık yanaşıyorum koltuklarına onların kalkmasıyla oturuyorum hemen.
Bu olayın olağan kısmı. Ama benim otobüste en sevdiğim yer ilk koltuklaardır. Fazlasıyla normal bir adam bana centilmenlik yapıp yer vermek isteyince yok dedm. 'Ben şoförün arkasını severim' gibi bi cümle çıktı ağzımdan. Bir ağızdan böyle bişey nasıl çıkar Allahım ya.. Söyliceğim tek şey ön koltukta oturmak istediğimdi.. Nalet gitsin.. 67 çift göz bakışın arasından indim otobüsten.
ve gittim..
Çok utandığım için burdan paylaşmak istedim. Nasılsa kimse tanımaz etmez. hergün ayrı bir rezillik. Damat arabası yolda mı kalır lan.. uffff.. onu da söyliciğim onuda....

Achtung Achtung!

Uzun süredir Almanya'da bir manastırda XVII. yy Avrupa Yemek Kültürü eğitimi aldığım için aranızda bulunamadım. Yeni gelen arakdaşlarıma hoşgeldiniz der eskiden beri burada bulunan arkadaşlarıma da hæßiktiri bir borç bilirim.(ps: küfür olmayan yazılara yorum gelmeme durumu)

Neyseki ayrılığımız kısa sürdü. Kısa falan değilmiş. Üşenmedim aradım buldum son postumu. Resmen 31 Temmuz 2009. Ama bundan sonra böyle olmacak. Bu Böyle Biline!

Çünkü manastırda tam bir XVII. yy havası vardı. O ortamı yaşamadan o yemek kültürünü öğrenemeyeceğimiz düşünülmekteydi üstadlarımız tarafından. Bu yüzden interneti kullanmamıza yasak getirilmişti. Ortamı merak edenler buyursunlar baksınlar. Nereye mi baksınlar? Buraya! Neden yağlı boya tablo derseniz.. Eee kaçıncı yüzyıl sonuçta.. Keşke III. yy olsaymış. Ama kısmet işte bu işler..

Yemek kültürümden faydalanmak isteyenler içinde bir sürprizim yok değil. Kısa bir süre içinde Çayyolunda restoranım açılacaktır. Gelişmelelerden haberdar olacaksınız.

The Girl of My Dreams

Rüyamızda bir kıza aşık olursak, o kız rüyalarımızın kızı mı oluyor şimdi?

Kırmızı çerçeveli bir gözlüğü vardı. Gözleri yeşildi. Kırmızı-yeşil güzel uymuştu yani. Koştum peşinden, yetiştim. "Baksana!" dedim. Müzik dinliyordu. Duymamıştı beni. Görmemişti de. Elimi kolumu kaldırdım, "bakar mısın, bakar mısın" diye bağırdım. Gördü en sonunda. Kulaklığının tekini çıkardı. "Efendim?" dedi. Ben nefes nefeseyim. Göz göze gelince nefesim kesildi. Eğildim. Ellerimi dizlerime koydum. Bir soluklandım. Sağolsun bekledi beni. Direkt konuya girdim. İşte burada yanlış yaptım. "Ben, sneyl. Galiba sana aşık oldum. Gittiğin yere kadar sana eşlik edebilir miyim?" Tam bir öküzlüktü yaptığım. O da normal olarak reddetti. Ben yalvarıyorum tabii. "O zaman telefonun, ya da ne bileyim işte herhangi bir şey sana ulaşabileceğim?" "Daha sonra belki."dedi. Nasıl daha sonra olabilirdi ki? Besbelli beni kandırıyor işte. Yılmadan yanında yürümeye devam ediyordum. Kendimi tanıtıyor, espri yapmaya çalışıyordum. Hatta ona şarkı bile söylüyordum tek kulaklığını çıkarmış olduğu için. O da bu durumdan rahatsız olmayacak ki gülümsüyordu. Parka benzeyen bir yere geldik. Parka benzeyen bir yer nasıl olabilirdi ki? Besbelli park işte. Nereden geldiğini göremediğim bir kız daha belirdi etrafımızda. Kumral, fönlü bir saçı vardı. Kakülü vardı bir de. Nasıl diyeyim Eyşan'ın kız kardeşi gibi bir saç işte. (Lan resmen görsellerde o halli bir saçını bulamadım kızın) Durumu o kıza anlattı. Gülümsedi. Ben de gülümsedim. Sempatik olursam belki kâra geçeriz diye düşündüm çünkü. "Ya ne olacak ki, ver işte numaranı." dediğini duydum. Küçük bir ısrar başlamıştı. Aralarındaki konuşmadan, o kızın kardeşi olduğunu öğrendim. Ben de devreye girdim. Sarıya yakın renkte ahşap bir piknik masasının yanında duruyorduk. Oturduk ve bana telefonunu verdi. Numarasını değil. Bildiğin telefonunu verdi. "Al, kaydet o zaman ama acele et." dedi. Panikledim ben. Numaramı hatırlayamadım. Kombinasyonu anlayamadım. Kombinasyon derken; önce onun telefonuna numaramı kaydedip sonra kendimi çaldıracağımı. Resmen bunu akıl edemedim o halde. Kendi telefonuma kendi numaramı kaydettim. "Bitmedi mi?" dedi. Yapamamıştım ki, nasıl bitsin? "Hoşgeldiniz." dedi. Noluyor diye aptal aptal etrafa bakarken, arkamda iki tane motorlunun durduğunu gördüm. -Sevgilileri mi geldi ne oldu ya! Oha bildiğin yaşlı bunlar.- Annesiyle babası gelmiş. "Merhaba." dedim ben de artık. Babasının yüzü temizdi. Sakalı, bıyığı falan yoktu. Saçlar boyanmış galiba bir tek. Onu da yüzüne vurmadım. Babası tip tip baktı bana, ne iş der gibi. Kızlar durumu anlattı. "Tamam şimdi sıçtık o zaman" dedim içimden. Zaten dışımdan desem olmazdı. Onlar da oturdular ahşap masaya. Babasına ben de açık açık durumu anlattım. Kötü bir niyetimin olmadığını, resmen etkilendiğimi ve kızıyla tanışmak istediğimi söyledim. Babası sevdi beni. Beraber oturduk muhabbet ettik. Böyle geçti zaman.

Peki kızın numarasına ne oldu? İşte onu alamadım. Numarasını almış olsaydım uyanınca arardım onu. Numarasını alamadığım için mi rüyalarımın kızı oldu şimdi o? Gerçek olmadı. Numarasını verseydi keşke. Verecekti, ben alamadım.

PS: Neyse ki ismini öğrendik.

BENDE YAZARIM..!

Bende yazarım derken bloga yazarım anlamında. Hani bildiğimiz yazarlık değil yani. Aslında düşününce öylede oluyo. Durup dururken mantıklı cümle kurdum ya..
Kaç vakittir takip ettiğim blogta yazmakta ne hoş bi'şiymiş.. Sevdim bu durumu. Girişe basıyorum hooop yazıyorum tabikide..
Daha çok görüşüciiiz....
Kısmet.. :/

JDownloader

"Bu yaziyi yazarken agliyorum biliyor musun Nalan?"

Genclik super lan. Su zamana kadar "flashget neyime yetmiyor yeaaa!" diyerek hep mesafeli durmustum JDownloader'a. Bugun rapidshare'den cok parcali bir dosya indirmem gerekti. Son zamanlarda "bedavacilara" soyledigi "bos slot yok" yalanini hepiniz biliyorsunuzdur. JDownloader'a slot mlot yemiyor arkadas. Sectim linkleri ve rar sifresini, dedim ki JDownloader'a arkadas bunlari indir, sonra verdigim sifreyle rardan cikart, sonra gereksiz dosyalari sil. rar'dan cikartirken eger dosya adinda - ya da . varsa onlari da bosluklarla degistir. Hatta dosyayi download klasorunde bir alt dizine ac. Gik demedi yapti hepsini. Resmen birak bilgisiyari git olmus. Benim icin indirdigim programi kurup, odevimi yap desem onu da yapacakti. Ondan sonra da "birlikte bir dondurma yer miyiz?" diye sorardi. Olmus bu resmen. Flashgot ile calismasi da cabasi.